1916 yılının Paris'i, savaştan zarar görmüş, barları ve sokakları, devrimci fikirlerin yankılandığı, kaosla dolu bir şehir halindedir. Geceleri sesler, savaşın izleriyle karışmış, sanatçılar bir yandan hayatta kalmaya çalışırken diğer yandan sanatla hayata tutunmaya çabalamaktadır. Amedeo Modigliani, halk arasında “Modi” olarak bilinen, cesur ve karizmatik İtalyan sanatçısı, işte bu ortamda, içsel bir bunalımın pençesindedir. Modigliani’nin son 72 saati, bir anlamda kaosun ta kendisidir. Zihninde halüsinasyonlar ve bilinçaltındaki karanlık düşüncelerle mücadele ederken, kendini sadece fiziksel değil, duygusal bir kaçışa da sürüklemiş bulur.