Yazar, hem kendi iç dünyasını hem de dışındaki karmaşayı anlamaya çalışıyordu. Ailesinden gelen talepler giderek büyüyor, sorumluluklar omuzlarını eziyordu. Partneriyle iletişim kopuklukları, küçük kırgınlıklar, her an patlayabilecek gerilimler yaratıyordu. Kitap, onun için hem bir terapi hem de bir meydan okumaydı. Yazarken kendini buluyor, ama aynı zamanda kaybediyordu. Her karakter bir yansıma, her olay kendi hayatına bir aynaydı. Düşüncelerini düzenlemeye çalışırken saatler geçiyor, uykusuz geceler birbirini kovalıyordu. Aşkı ve ailesi arasında sıkışmış, ne yazacağına karar veremiyordu. Kalemiyle döktüğü her cümle, hem rahatlatıyor hem yorgunluğunu derinleştiriyordu.